Bir gün olur da bana " Sen, Evrende Ne Olmak İsterdin diye" sorsalar ? Cevap için herhalde ağaç ve kuş olmak arasında tereddütte kalırdım. Hilekarlık yapıp tek seçenekte her ikisini de elde tutmak isteyen gönlümün kuş olmakla ağaç olmak arasındaki gitgellerinden sebep kuşların ağaçları sevmesi aklıma geliverirdi hemen.
Kuşlar sabırsızdır, ürkektir, göçebedir ordan oraya..
Ağaç olmaksa bir erdem, sabır ve bilgi işidir. Ağaç kadar verimkar ve sabırlı olabilirmiydim bilmiyorum ? ama ağaçsever bir kuş olur onların koynunda uyurdum tüm kuşlar gibi. Kuş olup, insan olup ağaç sevmemek mümkün mü ?
Pek zannetmiyorum.. Hem sonra nasıl sevilmez ki, onca ve bereketince insanları besleyip bağrına basmışken. İnsanoğlu için aş, alet, edavat, silah, ısınma, korunma, ev, kağıd, kalem, beşik olmuşken .. Bize kendini, ruhunu, ahşabı vermişken. Dünyaya gelirken karşılayan giderken de yolculayan kadim dosttur ahşap.
Ahşap yaşar, nefes alır, ayrı düşmüş olsa bile ağacının gövdesinden, can suyundan. Hep özler, koparıldığı ağacı, toprağı. Buram buram hasret kokar. O da siz gibi, ben gibi incecik yanıktır, çocukluğunun, gençliğinin iklimlerine.
Alıp, koklayın bir ahşap kalemi..
Büyüyüp yeşerdiği ve sonra da göğerdiği toprakları, ormanları, dal ya da gövde iken tenine dokunan rüzgarları duyumsarsınız. Bir de tutup kulağınıza götürün. Kök saldığı ormanın, dağ başlarının kurdunun, kuşunun, böceğinin, seslerini duyuverirsiniz. Plastiklerinin aksine dokunduğunuzda sıcacıktırlar. Yadırgamazsınız ona temasınızı, bir parçanız gibi hissedersiniz. Avuç içiniz yada parmak uçlarınızda eğrelti durmaz. Aynı kadim dostlar benzeri dayanıklı ve sağlamdır. Onları, sadece duvarı için için yiyen nem yıkar tıpkı dostlukları çökerten gam gibi.
Çocukluğumda kaç kez ahşap kalemleri kokladığımı hatırlamıyorum. Zaten sayamamda. Öyle çoktur ki.. Bir an gelip bitebileceği gerçeğini zaman zaman göz ardı ederek defalarca kalemtraşla açardım.. Koklamak ve hissetmek için. Şimdi farkına vardım bak. Kullandığım tüm parfümler ağaç kokularından yapılmış. İstisnasız, içlerinde ağaç esansı içermeyen yok. Ufacıcık bir çocukken ağaçlar ve onların kokusuna düşkünlükle başladı benim kurşun kalem yolculuğum.
Parfümlerimde olduğu gibi kurşun kalemlerde de en güzel kokanları öncelikle Sedir sonra Sandaldır. Ve sedir ağacından yapılan bir kült kurşun kalem vardır.
Adı Ticonderoga ..
Dünyadaki tüm kurşun kalem imalatçıları ne olursa olsun, hangi ağaçtan üretirlerse üretsinler onun tartışılmaz ayrı bir yeri vardır. Yıllar önce çok sevdiğimi bilen bir çocukluk arkadaşım bana biraz kullanılmış bir tane hediye etmişti. Uzun bir müddet sonra da bir düzinelik bir kutu göndermişti. O bir düzine ve yarım kullanılmış Ticonderoga ya gözüm gibi baktım. Sonra da yurt dışı tahsilinde bolca kullanma ve edinme şansına sahip oldum. Ticonderoga yı ABD li Dixon firması Kalifornia Sedir ağacından yapıyor. Dixon firmasını Joseph Dixon kurmuş. 1812 de ilk kalemini üretiyorsa da 1827 yılında sobalar ve yüksek ısı gören yerler için grafit üreten bir firma olarak faaliyetine devam ediyor. 1847 de kalem üretiminde bir patlama yaratıp maliyetleri aşağı çekmek için Joseph Dixon dakikada 132 kalem üreten bir makine geliştiriyor. 1872 yılına gelindiğinde Dixon günde 86000 adet kalem üreten büyük bir fabrikadır ama hala grafit formülünde bir takım sıkıntıları vardır. 1866 yılında Dixon rahmetli olur ve şirketin başına oğlu geçer. 1873 yılında bu kült kurşun kaleme adını verecek olan New York ta yerleşik Ticonderoga Amerikan Grafit Şirketini satın alır Dixon. Ve Ticonderoga kurşun kalemin üretimi başlar. 2004 yılında Dixon grubu Fila-Fabbrica İtaliana adlı bir grub tarafından satın alınır.
İlk günden bu yana aynı anlayışla üretilen Ticonderoga kurşun kalemin arkasında yeşil parlak bir bileziğin gövdeye tuturduğu pembe bir silgisi var. Silgisi, insanların eğilimleri düşünülerek toksik madde içermeyen bir kauçuktan imal edilmiş. Yarı mat bir boya atılıyor üzerine. Bu da Ticonderoga yı o eşsiz rengine kavuşturuyor. Öyleki bir Ticonderoga yı bir kilometre ilerden görseniz tanırsınız. İmal edildiğinden bu yana hemen hemen hiç değişmemiş, değiştirilmemiş görüntüsü. Hexagonal köşeli bir gövdesi var. Ticonderoga nın, yumuşak, ekstra yumuşak, sert, ekstra sert olmak üzere aynı gövde tipinde dört farklı seçeneği var. Ticonderoga nın üçgen gövdelileri olsa da bu altıgen gövdeli olanı bir klasik olarak kabul ediliyor.
ABD'de bir kırtasiyeye giripte Ticonderoga demeniz kurşun kalem anlamına geliyor. Aynı bizdeki markanın kağıt mendile adını vermesi gibi. Çok pahalı bir kurşun kalem değil Ticonderoga. Düzinesi 4 ABD doları.
Gerçekten yakışıklı bir kurşun kalem Ticonderoga. Benim gözdem. Her zaman masamda 5 adet Ticonderoga uçları açılmış durur kalemlikte.
Yakışıklı bir kurşun kalemin de bence güzelliğini sağlayan en önemli bölüm ucudur. Kurşun kalemin estetiğinin tamamlanması için mükemmel bir geometrik form yaratabilecek harika bir kalemtraşa ihtiyaç vardır. Ticonderoga gibi bir kalemin de usta bir kalemtraş tarafından açılmış olması gerekiyor. Uygun açıyla ağacı hırpalamadan, ucunu kırmadan açabilen bir kalemtraş. Adına uygun. Bir ustrayla traş eder gibi pürüzsüz. Öyle piyasadaki dar açılı uç kıran cinslerinden değil.
Elimde Ticonderoga yı onun asaletine uygun açan savaşlar görmüş ve hala pırıl pırıl çalışan özel bir kalemtraş var. Ticonderoga'nın fabrikası bu kalemtraşın ona davranışını görse herhalde şapka çıkartır diye düşünüyorum.
Onunda hikayesi bir sonraki yazıya ...
Kuşlar sabırsızdır, ürkektir, göçebedir ordan oraya..
Ağaç olmaksa bir erdem, sabır ve bilgi işidir. Ağaç kadar verimkar ve sabırlı olabilirmiydim bilmiyorum ? ama ağaçsever bir kuş olur onların koynunda uyurdum tüm kuşlar gibi. Kuş olup, insan olup ağaç sevmemek mümkün mü ?
Pek zannetmiyorum.. Hem sonra nasıl sevilmez ki, onca ve bereketince insanları besleyip bağrına basmışken. İnsanoğlu için aş, alet, edavat, silah, ısınma, korunma, ev, kağıd, kalem, beşik olmuşken .. Bize kendini, ruhunu, ahşabı vermişken. Dünyaya gelirken karşılayan giderken de yolculayan kadim dosttur ahşap.
Ahşap yaşar, nefes alır, ayrı düşmüş olsa bile ağacının gövdesinden, can suyundan. Hep özler, koparıldığı ağacı, toprağı. Buram buram hasret kokar. O da siz gibi, ben gibi incecik yanıktır, çocukluğunun, gençliğinin iklimlerine.
Alıp, koklayın bir ahşap kalemi..
Büyüyüp yeşerdiği ve sonra da göğerdiği toprakları, ormanları, dal ya da gövde iken tenine dokunan rüzgarları duyumsarsınız. Bir de tutup kulağınıza götürün. Kök saldığı ormanın, dağ başlarının kurdunun, kuşunun, böceğinin, seslerini duyuverirsiniz. Plastiklerinin aksine dokunduğunuzda sıcacıktırlar. Yadırgamazsınız ona temasınızı, bir parçanız gibi hissedersiniz. Avuç içiniz yada parmak uçlarınızda eğrelti durmaz. Aynı kadim dostlar benzeri dayanıklı ve sağlamdır. Onları, sadece duvarı için için yiyen nem yıkar tıpkı dostlukları çökerten gam gibi.
Çocukluğumda kaç kez ahşap kalemleri kokladığımı hatırlamıyorum. Zaten sayamamda. Öyle çoktur ki.. Bir an gelip bitebileceği gerçeğini zaman zaman göz ardı ederek defalarca kalemtraşla açardım.. Koklamak ve hissetmek için. Şimdi farkına vardım bak. Kullandığım tüm parfümler ağaç kokularından yapılmış. İstisnasız, içlerinde ağaç esansı içermeyen yok. Ufacıcık bir çocukken ağaçlar ve onların kokusuna düşkünlükle başladı benim kurşun kalem yolculuğum.
Parfümlerimde olduğu gibi kurşun kalemlerde de en güzel kokanları öncelikle Sedir sonra Sandaldır. Ve sedir ağacından yapılan bir kült kurşun kalem vardır.
Adı Ticonderoga ..
Dünyadaki tüm kurşun kalem imalatçıları ne olursa olsun, hangi ağaçtan üretirlerse üretsinler onun tartışılmaz ayrı bir yeri vardır. Yıllar önce çok sevdiğimi bilen bir çocukluk arkadaşım bana biraz kullanılmış bir tane hediye etmişti. Uzun bir müddet sonra da bir düzinelik bir kutu göndermişti. O bir düzine ve yarım kullanılmış Ticonderoga ya gözüm gibi baktım. Sonra da yurt dışı tahsilinde bolca kullanma ve edinme şansına sahip oldum. Ticonderoga yı ABD li Dixon firması Kalifornia Sedir ağacından yapıyor. Dixon firmasını Joseph Dixon kurmuş. 1812 de ilk kalemini üretiyorsa da 1827 yılında sobalar ve yüksek ısı gören yerler için grafit üreten bir firma olarak faaliyetine devam ediyor. 1847 de kalem üretiminde bir patlama yaratıp maliyetleri aşağı çekmek için Joseph Dixon dakikada 132 kalem üreten bir makine geliştiriyor. 1872 yılına gelindiğinde Dixon günde 86000 adet kalem üreten büyük bir fabrikadır ama hala grafit formülünde bir takım sıkıntıları vardır. 1866 yılında Dixon rahmetli olur ve şirketin başına oğlu geçer. 1873 yılında bu kült kurşun kaleme adını verecek olan New York ta yerleşik Ticonderoga Amerikan Grafit Şirketini satın alır Dixon. Ve Ticonderoga kurşun kalemin üretimi başlar. 2004 yılında Dixon grubu Fila-Fabbrica İtaliana adlı bir grub tarafından satın alınır.
İlk günden bu yana aynı anlayışla üretilen Ticonderoga kurşun kalemin arkasında yeşil parlak bir bileziğin gövdeye tuturduğu pembe bir silgisi var. Silgisi, insanların eğilimleri düşünülerek toksik madde içermeyen bir kauçuktan imal edilmiş. Yarı mat bir boya atılıyor üzerine. Bu da Ticonderoga yı o eşsiz rengine kavuşturuyor. Öyleki bir Ticonderoga yı bir kilometre ilerden görseniz tanırsınız. İmal edildiğinden bu yana hemen hemen hiç değişmemiş, değiştirilmemiş görüntüsü. Hexagonal köşeli bir gövdesi var. Ticonderoga nın, yumuşak, ekstra yumuşak, sert, ekstra sert olmak üzere aynı gövde tipinde dört farklı seçeneği var. Ticonderoga nın üçgen gövdelileri olsa da bu altıgen gövdeli olanı bir klasik olarak kabul ediliyor.
ABD'de bir kırtasiyeye giripte Ticonderoga demeniz kurşun kalem anlamına geliyor. Aynı bizdeki markanın kağıt mendile adını vermesi gibi. Çok pahalı bir kurşun kalem değil Ticonderoga. Düzinesi 4 ABD doları.
Gerçekten yakışıklı bir kurşun kalem Ticonderoga. Benim gözdem. Her zaman masamda 5 adet Ticonderoga uçları açılmış durur kalemlikte.
Yakışıklı bir kurşun kalemin de bence güzelliğini sağlayan en önemli bölüm ucudur. Kurşun kalemin estetiğinin tamamlanması için mükemmel bir geometrik form yaratabilecek harika bir kalemtraşa ihtiyaç vardır. Ticonderoga gibi bir kalemin de usta bir kalemtraş tarafından açılmış olması gerekiyor. Uygun açıyla ağacı hırpalamadan, ucunu kırmadan açabilen bir kalemtraş. Adına uygun. Bir ustrayla traş eder gibi pürüzsüz. Öyle piyasadaki dar açılı uç kıran cinslerinden değil.
Elimde Ticonderoga yı onun asaletine uygun açan savaşlar görmüş ve hala pırıl pırıl çalışan özel bir kalemtraş var. Ticonderoga'nın fabrikası bu kalemtraşın ona davranışını görse herhalde şapka çıkartır diye düşünüyorum.
Onunda hikayesi bir sonraki yazıya ...