Dolmakalem dünyasında uzun yıllardır mürekkebler üzerine bir savaştır gidiyor. İkinci Dünya Savaşının bitimini takip eden yıllarda Quink firması şu anda dolmakalemlerimizde kullanılan mürekkeb formülünde sakladığı bir buluş yaparak günümüzde kullanılan mürekkeblere temel teşkil edecek bir mürekkeb geliştirdiğinden bu yana yazım dünyasında bir takım şüpheler vardı bu tip mürekkebler hakkında.
Geçtiğimiz günlerde akademik çalışmalar ile ispat edildi ki, dolmakalemlerimizde kullanılan mürekkebin standart emicilikte bir kağıt üzerinde kalma ömrü en fazla 50 yıl. Günümüz dolmakalem mürekkebleri ortalama ilk on yılda silikleşiyor. Uçma meydana geliyor. Bu problem dolmakalemin güzel yazabilmesi için yapısına giren kimyasal maddelerden kaynaklanıyor.
Dolmakalem mürekkebleri aslında dolmakalem severleri iki ayrı kampa bölen iki tipte üretilebiliyor. Birincisi evoporatif(uçma-buharlaşma) ikincisi absorbsiyon(emilme-nüfuz etme). Bizlerin piyasada bulabildikleri mürekkebler evoporatif. Anilin esaslı boyalar ile üretiliyorlar. Bu tip mürekkebler ile biz yazarken mürekkeb standart emicilikte bir kağıda uçtan döküldükten sonra aslında kağıda çok az nüfuz ediyor ve buharlaşmaya başlıyor. İçlerinde buharlaşmaya yardım eden çeşitli maddeler var. Buharlaşma bittikten sonra yüzeyde boyalı bir çizgi görüyoruz. Mürekkeb aslında bu kağıdın liflerine veya hamuruna tam işleyemiyor. Zira mürekkebin boyar maddesi, bir kimyasal ile zarflanmış durumda. Bu kimyasal, formüle mürekkebi koruma amaçlı ekleniyor. Fakat bu teknikle çalışan mürekkebler ile yazılan yazıların çizgi kalınlıkları emilme çok az olduğu için çok düzgün, keskin oluyor ama sudan çok çabuk etkileniyorlar. Bu nedenle bir müddet geçse de yazdıklarımıza elimiz dokununca yazdıklarımız dağılıyor. Bu tip mürekkebler ile yazılan yazılar ince kağıtlarda gerçek uç kalınlığını verirler. Fakat arka tarafa mürekkeb geçtiği için defterlerde kötü bir görünüm oluştururlar. Kalın kağıtlarda ise yayılma kısıtlı, kuruma süresi daha uzun olduğu için dolmakalem ucundan çıkan yazıyı 0.1-0.2mm. ince hale getirirler. Aslında mürekkeplerin kağıtlara göre tavır değişikliği daha derin ve incelenesi bir konu.
İkinci tip olan absorbsiyon tipi mürekkebler lif etkileşimli boyar maddelerle üretiliyorlar. Kağıt lifleri ve selüloz tarafından çok iyi emilerek kağıdın derinine işleyebiliyorlar. Fakat standart emme karakterine sahip kağıt tarafından bile çok hızlı ve iyi emildikleri için dolmakalem ucu ile çekilen çizginin kenarlarında hafif bir kırçıllanma oluyor. Burada mürekkeb çok hızlı bir davranış sergiliyor. Bu etkiyi dolmakalem severler pek hoş karşılamıyorlarsa da bu tip mürekkebler uçmuyor, solmuyor. Ömrü ise kağıdın ömrü ile eş değerken kağıdın içinde olduğu için suyla kopup gitmiyor. Bu tip mürekkebler 65gsm. gibi hafif kağıtlarda çok dağılma yaparlar. Fakat 100gsm ve üzeri kağıtlarda gerçek güzelliklerini gösterirler ve çok asil dururlar. Tek problemli yanları kağıt tarafından iyi emildikleri için arkaya özellikle harf darbe sonlarında iz vermeleridir.
Evet, seçim bizlerin.. Ya güzellik kaygısıyla uçuupp gideceğiz ya da kalıcı olmak gailesiyle güzellikten bir miktar ödün vereceğiz.
Bir nevi hayattaki seçimlerimizde olduğu gibi, nicelik mi ? nitelik mi ?...
Geçtiğimiz günlerde akademik çalışmalar ile ispat edildi ki, dolmakalemlerimizde kullanılan mürekkebin standart emicilikte bir kağıt üzerinde kalma ömrü en fazla 50 yıl. Günümüz dolmakalem mürekkebleri ortalama ilk on yılda silikleşiyor. Uçma meydana geliyor. Bu problem dolmakalemin güzel yazabilmesi için yapısına giren kimyasal maddelerden kaynaklanıyor.
Dolmakalem mürekkebleri aslında dolmakalem severleri iki ayrı kampa bölen iki tipte üretilebiliyor. Birincisi evoporatif(uçma-buharlaşma) ikincisi absorbsiyon(emilme-nüfuz etme). Bizlerin piyasada bulabildikleri mürekkebler evoporatif. Anilin esaslı boyalar ile üretiliyorlar. Bu tip mürekkebler ile biz yazarken mürekkeb standart emicilikte bir kağıda uçtan döküldükten sonra aslında kağıda çok az nüfuz ediyor ve buharlaşmaya başlıyor. İçlerinde buharlaşmaya yardım eden çeşitli maddeler var. Buharlaşma bittikten sonra yüzeyde boyalı bir çizgi görüyoruz. Mürekkeb aslında bu kağıdın liflerine veya hamuruna tam işleyemiyor. Zira mürekkebin boyar maddesi, bir kimyasal ile zarflanmış durumda. Bu kimyasal, formüle mürekkebi koruma amaçlı ekleniyor. Fakat bu teknikle çalışan mürekkebler ile yazılan yazıların çizgi kalınlıkları emilme çok az olduğu için çok düzgün, keskin oluyor ama sudan çok çabuk etkileniyorlar. Bu nedenle bir müddet geçse de yazdıklarımıza elimiz dokununca yazdıklarımız dağılıyor. Bu tip mürekkebler ile yazılan yazılar ince kağıtlarda gerçek uç kalınlığını verirler. Fakat arka tarafa mürekkeb geçtiği için defterlerde kötü bir görünüm oluştururlar. Kalın kağıtlarda ise yayılma kısıtlı, kuruma süresi daha uzun olduğu için dolmakalem ucundan çıkan yazıyı 0.1-0.2mm. ince hale getirirler. Aslında mürekkeplerin kağıtlara göre tavır değişikliği daha derin ve incelenesi bir konu.
İkinci tip olan absorbsiyon tipi mürekkebler lif etkileşimli boyar maddelerle üretiliyorlar. Kağıt lifleri ve selüloz tarafından çok iyi emilerek kağıdın derinine işleyebiliyorlar. Fakat standart emme karakterine sahip kağıt tarafından bile çok hızlı ve iyi emildikleri için dolmakalem ucu ile çekilen çizginin kenarlarında hafif bir kırçıllanma oluyor. Burada mürekkeb çok hızlı bir davranış sergiliyor. Bu etkiyi dolmakalem severler pek hoş karşılamıyorlarsa da bu tip mürekkebler uçmuyor, solmuyor. Ömrü ise kağıdın ömrü ile eş değerken kağıdın içinde olduğu için suyla kopup gitmiyor. Bu tip mürekkebler 65gsm. gibi hafif kağıtlarda çok dağılma yaparlar. Fakat 100gsm ve üzeri kağıtlarda gerçek güzelliklerini gösterirler ve çok asil dururlar. Tek problemli yanları kağıt tarafından iyi emildikleri için arkaya özellikle harf darbe sonlarında iz vermeleridir.
Evet, seçim bizlerin.. Ya güzellik kaygısıyla uçuupp gideceğiz ya da kalıcı olmak gailesiyle güzellikten bir miktar ödün vereceğiz.
Bir nevi hayattaki seçimlerimizde olduğu gibi, nicelik mi ? nitelik mi ?...