Ustam bana İbnülemin Mahmut Kemal İnal adında vakfiyesi olan bir düşünürün şu güzel sözünü nakletmişti.
❝Hatırattır en iyi semere-i hayat. Semere-i hayat ise hayır ile yad olunmaktır.❞
Hatırlanmak veya hatırlamak için beşerin maalesef fetişlere ihtiyacı var. Küçücük bir nesne, bir melodi, bir koku o ana tekrar dönmek için yeterli sihirli dokunuşun gücüne sahip. Peki ya fikirlerimiz ve düşüncelerimizin hatırlanması ?.
Onların ise yazıya/yazılmaya ihtiyaçları var, insan/insanlık belleği için. Bu yüzden hatıraların vuruculukları en can alıcı/yakıcı iki fetiş nesnesinin birincisi fotoğraflar, özellikle siyah beyaz olanları ve defterlerdir.
Bu fikirler size garip gelebilir ama benim doğduğum yıllar tünelinden geçen bir çocuk için son derece doğallar. Zira neler yok ki o yıllarda. Amerika-Küba Krizi, Türkiye'ye Nükleer Tehdit, ABD Devlet başkanı J.F. Kennedy'nin vurulması, Vietnam Savaşı, Marilyn Monroe'nun intiharı..
O Marilyn Monroe ki 1962'de bu dünyaya hovarda ama hüzünlü bir tokat atmış ve çekip gitmişti.. Sahneden ayrılmasına rağmen Ses, Hayat, Vogue ve Life gibi dergilerde hala çok sıkça cinsel bir obje olarak sunulduğu fotoğrafları ağırlıkla yer alıyordu.
30'lu yaşlarıma kadar zannediyorum bu şehvet ve cinsellik vurgulamalarının ön planda olduğu fotoğraflar yüzünden sevememiştim kendisini. Fakat Norma Jean 1945 kitabını okuduktan sonra onun, onca ihtişam ve şöhretin içinde yapayalnız derin bir hüznün içinde kısacık yaşamını sonlandırdığını, onu çok sevenlerin aslında canavarı ve ölümünü hazırlayanlar olduğunu anlamıştım. Tanıdığım ve bildiğim bir hüznü vardı Norma Jean'in. Fotoğraflarının altına yazıldığı gibi bir cinsel idol değil, okuyan, düşünen, duygulu bir kadındı..
Sadece bu kadarla da sınırlı değildi Norma Jean hakkındakiler.. VanityFair dergisi 2010 yılı Kasım ayı sayısının kapağında ondan geriye kalan ve pek de varlığı bilinmeyen günce defterlerinin bulunduğunu açıkladı. Bu defterlerde Marilyn Monroe'nun iç dünyası, fikirleri ve onu ölüme iten insanlarla ilgili ciddi satırlar vardı. Bu geleceğe kayıt düşülen defterlerin birindeki satırlarda;
❝ Yapayalnızım.. Ne olursa olsun hep yalnızım.. ❞ diyordu.. Marily Monroe'nun cümleleri.
Ufacık bir dolmakalemle çizilmiş şekillerden meydana gelen harfler.. Harflerin evliliğiyle oluşan kelimeler.. Ve onları anlamlı kılan cümleler.
Üzerinde cümlelerinizin sonsuza kadar yaşayabileceği defterler ve sayfaları..
Defterler için ezberlemeye gerek yoktur. Size ait olanların tamamını bir arada derli toplu tutar, saptırmaz ve yoruma gerek bırakmazlar. Doğal belleklerdir onlar. Ardınızda kalanlar ve sizin hafızanızı fikirleriniz hakkında yormaz, hep taze tutarlar. Unutmaz hatırlarlar.
Siyah ve Beyazın zıtlıklardaki varlığı işaret ettiği gibi..
❝Hatırattır en iyi semere-i hayat. Semere-i hayat ise hayır ile yad olunmaktır.❞
Hatırlanmak veya hatırlamak için beşerin maalesef fetişlere ihtiyacı var. Küçücük bir nesne, bir melodi, bir koku o ana tekrar dönmek için yeterli sihirli dokunuşun gücüne sahip. Peki ya fikirlerimiz ve düşüncelerimizin hatırlanması ?.
Onların ise yazıya/yazılmaya ihtiyaçları var, insan/insanlık belleği için. Bu yüzden hatıraların vuruculukları en can alıcı/yakıcı iki fetiş nesnesinin birincisi fotoğraflar, özellikle siyah beyaz olanları ve defterlerdir.
Bu fikirler size garip gelebilir ama benim doğduğum yıllar tünelinden geçen bir çocuk için son derece doğallar. Zira neler yok ki o yıllarda. Amerika-Küba Krizi, Türkiye'ye Nükleer Tehdit, ABD Devlet başkanı J.F. Kennedy'nin vurulması, Vietnam Savaşı, Marilyn Monroe'nun intiharı..
O Marilyn Monroe ki 1962'de bu dünyaya hovarda ama hüzünlü bir tokat atmış ve çekip gitmişti.. Sahneden ayrılmasına rağmen Ses, Hayat, Vogue ve Life gibi dergilerde hala çok sıkça cinsel bir obje olarak sunulduğu fotoğrafları ağırlıkla yer alıyordu.
30'lu yaşlarıma kadar zannediyorum bu şehvet ve cinsellik vurgulamalarının ön planda olduğu fotoğraflar yüzünden sevememiştim kendisini. Fakat Norma Jean 1945 kitabını okuduktan sonra onun, onca ihtişam ve şöhretin içinde yapayalnız derin bir hüznün içinde kısacık yaşamını sonlandırdığını, onu çok sevenlerin aslında canavarı ve ölümünü hazırlayanlar olduğunu anlamıştım. Tanıdığım ve bildiğim bir hüznü vardı Norma Jean'in. Fotoğraflarının altına yazıldığı gibi bir cinsel idol değil, okuyan, düşünen, duygulu bir kadındı..
Sadece bu kadarla da sınırlı değildi Norma Jean hakkındakiler.. VanityFair dergisi 2010 yılı Kasım ayı sayısının kapağında ondan geriye kalan ve pek de varlığı bilinmeyen günce defterlerinin bulunduğunu açıkladı. Bu defterlerde Marilyn Monroe'nun iç dünyası, fikirleri ve onu ölüme iten insanlarla ilgili ciddi satırlar vardı. Bu geleceğe kayıt düşülen defterlerin birindeki satırlarda;
❝ Yapayalnızım.. Ne olursa olsun hep yalnızım.. ❞ diyordu.. Marily Monroe'nun cümleleri.
Ufacık bir dolmakalemle çizilmiş şekillerden meydana gelen harfler.. Harflerin evliliğiyle oluşan kelimeler.. Ve onları anlamlı kılan cümleler.
Üzerinde cümlelerinizin sonsuza kadar yaşayabileceği defterler ve sayfaları..
Defterler için ezberlemeye gerek yoktur. Size ait olanların tamamını bir arada derli toplu tutar, saptırmaz ve yoruma gerek bırakmazlar. Doğal belleklerdir onlar. Ardınızda kalanlar ve sizin hafızanızı fikirleriniz hakkında yormaz, hep taze tutarlar. Unutmaz hatırlarlar.
Siyah ve Beyazın zıtlıklardaki varlığı işaret ettiği gibi..
Güldürürken Ağlatırsa da,Siz buralardan çekip .. gittikten sonra, ardınızda kalan size dair yegane kitaplardırlar...
Özlemden İçini Sızlatıp Kavuşturur,
Sessizliğiyle Suskun Konuşur,
Evet, evet derken İçini Tutuşturur.. lar,
DEFTERLER ve FOTOĞRAFLAR ..
Bir varmış bir yokmuşla başlar,
Hep Hatırlar, Hatırlatırlar.
Daha Doğrusu Anlatır, Anlatır Dururlar...